Nvidia Avrupa tarafında gerçekleştirilecek AI fabrikalarını açıkladı ve Avrupa endüstrisi için altyapıları oluşturacak. Açıklamaya göre 10,000 civarında Blackwell çip planlanıyor ki Arap yarımadasında açıklanan rakamlara yakın. Büyük bir proje olacak, detaylarına bakmaya çalıştığımızda ise bürokratik anlamda da iyi sinyaller veriliyor olduğunu düşünüyoruz, henüz yeterli olduğunu söylemek pek mümkün değil ancak olumu bir adım.
Öncelikle proje bir AI fabrikası ve endüstriyel bir veri merkezi olarak tanıtılıyor. Avrupa’nın bir çok endüstrisi know-how sahibi ancak anakronizm tehlikesi yaşıyor. Otomobil endüstrisi, sağlık, sanayi gibi alanlarda realize edilebilecek ciddi bir potansiyel hala mevcut. Bu yapılacak olan veri merkezi, Avrupa’nın aslında bürokratik olarak birbirinden keskin sınırlar ile ayrılan yapısını biraz sarsma potansiyeline sahip, çünkü ana odakta Perplexity ve Mistral olacak. Mistral, daha önce de yazılarda bahsettiğimiz bir AI startup’ı ve Avrupa’nın en güçlü model üreticisi. Fransız merkezli bir şirket ve Nvidia ortaklığı mevcut. Kurumsal hizmetler alanında da rekabetçi bir konumdalar ve desteklenmeye değer bir stratejik varlık konumundalar. Model tarafında muhtemelen ABD’de nasıl Open AI desteği var ise burada da Mistral olacak gibi. Diğer taraftan sanayi tarafında dijital ikizler tarafına yönelindiğini görüyoruz. Siemens, EDA denen çip tasarım platform uzmanlığı sayesinde burada Synopsys ve Cadence ile beraber zaten sektörün 3 büyüğündendir ve EDA yapısı gereği dijital ikizlere çok rahat adapte olacaktır. Bu veri merkezinde gördüğümüz üzere Mercedes, Volvo gibi otomotiv devlerinin de otonom sürüş simülasyonları ve yazılımları bu veri merkezinden çıkacak. Sağlık alanında start-up lar ile çalışılacak, robotik süreçleri sanayi şirketleri üzerinden ilerletilecek.
Buradan çıkarmamız gerek bazı önemli sonuçlar var. Belki de en önemlisi, geçen sene çektiğimiz Pandora’nın Kutusu serisinin ana teması, yani AI çok farklı teknolojilere çok hızlı gelişme imkanı sağlıyor ve her birindeki kırılmalar devasa oluyor. Bunların hepsi bir işlem gücü devrimi, Nvidia’nın omuzlarında yükseliyor. Avrupa’nın bu konuda bir rekabet yakalayabilmesi için tüm şirket ve start up lara hem beraber çalışabilecekleri bürokratik alanı açması zorunlu, hem altyapıyı yaratması zorunlu hem de belli projeler üzerinden koordinasyonu arttırması zorunlu. Çünkü Mistral ve LLM modeller, Mercedes için de önemli, Siemens için de. Burada bahsettiğimiz ihtiyaçlar ise Çin-ABD modellerinin karması bir hibrit kamu-özel sektör iş birliğine gidecektir diye tahmin ediyoruz.
Kamu-özel iş birliği denince, bu bahsettiğimiz tüm teknolojilerin aslında birer varoluşsal tehdit olduğunu atlamamak lazım. Bugünün dünyasında F-35 yazılımları için Palantir sürekli geliştirmeler yapıyor ve Open AI’dan da destek alan bir çok şirket var. Robotlar sürekli olarak farklı sahalarda gelişiyor, taşımacılık ve insansız araçların rolü zaten malum. AI devrimi, aslında bir nevi savunma sanayi hareketi olmak zorunda. Bu durum akıllara Eisenhower’ın veda konuşmasında bahsettiği military-industry complex kavramını getiriyor. Konuşma sonrasında çok gündeme gelen bu kavram, teknoloji-savunma sanayi-politikacılar arasında diğerlerini dışlayan ve fazla güçlenen bir elit olarak anlatılıyor. Ancak soğuk savaş dönemine baktığımızda savunma harcamaları hem bir ihtiyaçtı hem de çok büyük faydalar sağlamıştı. Öncesine de gittiğimizde dünya savaşları ile başlayan MIC yapıları, internet, GPS, yarı iletken, sensör gibi teknolojileri kazandırmıştı ve sonrasında ABD hegomonyasının oluşmasını sağlayan altyapı aslında o dönemde yaratılmıştı. Yine bir savaş dönemindeyiz, sıcaklığı ve soğukluğu nereden baktığınıza göre değişen bir savaş var. İşlem gücü devrimi, tüm bu yeni teknolojileri stratejik olarak ele almayı zorunlu kılacak ve altyapı odaklı olan bu projeler birer MIC yapılarına dönecekler. Rheinmetall gibi şirketler ise bu tüm teknolojilerin birleştiği noktalar olacaktır. Yani bu gelişmelerin hepsi, daha genele yayılmış bir teknoloji devrimini değil, şu aşamada Eisenhower’ın bahsettiği ve tartışılmaya değer olan MIC benzeri bir yapıyı akıllara getirmeli.
Özetle, bu yaşadığımız devrim bir Saas devrimi değil ve özel sektör veya PE’ler VC’ler tarafından tek başlarına fonlamabilmesi imkansız bir devrim ve yeniden bir teknolojik altyapı değişimi yaşıyoruz. Stratejik hisse senetlerini öncelemek ve çok açılmamak Avrupa başta olmak üzere tüm ülkeler için meşru bir strateji olmalı. Bürokratik yakınlaşmaya ve esneme daha çok gündeme gelecektir.
Utku Oktay Acundeğer